24

24. BÖLÜM ABRAHAM’IN KABULLENMEK İSTEMEDİĞİ GERÇEK

Onlar konuşurken Noah, onlardan uzak değildi. Onların konuştuğu birçok şeyi duydu. Seth’in hâlâ yatıyor olmasına ve onların kendisi ve simyacılarla ilgili konuşmalarını duymamasına sevindi. Kendi kendine düşündü:

“Belki Seth, düşündüğüm gibi biri değildir. Belki insani yönleri ağır basar ama şu anki tablo maalesef önceki öngörülenlerin doğru çıkaracağını gösteriyor. Neyse inşallah finalde Rabb’im beni ve bu masumları korur da bu sapık zihniyetlerin canavarlaşıp katliam yapmasını önler.”

Evin bir başka odasında ise Linda ve Melisa’nın annesi Bayan Cindy, gençlerin kendi aralarında sohbetlerine devam ettiklerini zannediyorlardı. Linda, sessizce Cindy’nin odasına girdi. Cindy, onun gelişine az da olsa şaşırmıştı. Sonuçta kendisi adada günahkâr olarak kabul edilen ikinci sınıf biriydi. Linda ise bu anlayışı çiğnemek istercesine ondan izin alıp odasına girdi. Hâl hatır sorup taziyesini söyledikten sonra bakışlarını Cindy’nin üzerinden ayırmadı. Cindy gözlerini kaçırsa da Linda’nın ısrarla ona baktığını fark etti. Bu bakışın bir dalgınlık sonucu olmadığını anladığı için korkmaya başlamıştı. Aklındaki ilk düşünce kendisinin Melisa’yı Abraham’a yamamaya çalıştığını zannettiğiydi. Nasıl böyle bir ahlaksızlığı düşünür, diye aklından geçirirken Linda sordu:

“Onu tanıdığını düşünüyorum, o bayan sen olmalısın?”

Cindy, Linda’nın gözlerinin arkasındaki endişeyi görünce onun kimi kastettiğini ve neyi amaçladığını anladı.

Cindy:

“Evet, ilk çiftliğe geldiğinde yuvarlak büyük gözleri, dalgalı saçları ve sonrasında fark ettiğim muhakeme yeteneği, annesini anımsatıyordu. Geride olan eşinizi de görünce kesin olarak o kişi olduğunu anladım. Zaten bu yüzden akrabası olan Melisa’ ile görüşmesine çok karşı durmadım. Bununla birlikte onun da sınırlarını bilerek kızım ile görüştüğünü fark etmem bir diğer neden.”

Linda, kaygı dolu gözlerle sordu:

“Peki, bundan sonra ne yapacaksınız?”

Ellerini yukarıya kaldıran Cindy devam etti:

“Ben ne yapabilirim? Her şeye annesi karar verir. Gördüğüm kadarıyla annesi ve babası onu çok iyi yetiştirmiş. Aklın ve kalbin izdivacına sahip bir genç.”

“Peki sen benim yerimde olsan ne yapardın?” diye sordu Linda.

Cindy omuzlarını silkip:

“Hiçbir şey. Neyi kastettiğini anlıyorum. Peki, onu doğuran annesini ve o babasını öğrense ne olacak? Düşünsene babası olan o Lord’un Tanrı olmak için ve üstün ırk anlayışını korumak için kendi ırkından olmayan eşini öldürdüğünü öğrense dünyası yıkılmaz mı? Annesinin babası tarafından katledildiğini öğrense ruh hâli sarsılmaz mı? İnançlı ve sağlam bir psikolojiye sahip olsa da her insan gibi o da bu durumdan çok olumsuz etkilenir. Bu senin iradenle vereceğin bir karar ama Tanrı’nın hükmü nasıl olur bilemem. Hiç farkına varamayacağınız bir şekilde Abraham’ın gerçekleri öğrenmesini sağlarsa sen de mecburen oturur her şeyi anlatırsın. Hem o zamana kadar daha çok büyüyüp olgunlaşır. Biliyorsun bu dönemde büyüme ve gelişimin verdiği etki ile daha duygusal cevaplar verebilir.” dedi.

Linda gözlerini kırparak onu onayladığını gösterdikten sonra:

“Az önce tanrılaşmak için mi bunu yaptı dedin? Ne alaka?”

 “Gayet açık, tanrılar evlenmez ve çocuk sahibi olmazlar. Onların bir ailesi olmaz.” diye karşılık verdi.

“Lord’un anne, babası zaten yoktu. Aklı sıra halka Tanrı olduğunu inandıracaktı. Zaten asırlık aşkını bir kenara atıp sevgilim, hayatım dediğini öldürmesinin ve bebeğini son anda öldürmekten vazgeçmesinin sebebi bu sapıkça anlayış.”

Linda, Cindy’nin asırlık aşk derken onun sevgisinin büyüklüğünü abartmak için böyle dediğini düşündü. Bununla ilgili soru sormaktan vazgeçse de aklımdaki diğer soruyu sordu:

 “Herkesin anne babası vardır. Yoksa Lord’un mucize olarak mı dünyaya geldiğini söylüyorsun?”

Cindy:

“Tabii ki hayır.” dedikten sonra Linda’nın bu soruyu ciddi ciddi sormasından onun hikâyenin başlangıcını bilmediğini anladı. İçinden: “Anlatsam ona çok ütopik gelecek, bana inanmayacak ya da bitmeyen birçok sorular soracak.” diye geçirdi. Açıkça fikrini söyledi:

“Bu çok eskiye dayanan bir hikâye. Zaten endişeli hâlinden dolayı belirli bir yükü taşıyorsun. Bence öğrendiğinde sana faydası olmayacak. Bu hikâyeyi sana anlatmayayım, belki sonra…”

Linda da ona hak vermişti, zaten oğlunu kaybetmenin korkusuyla başı ağrımaya başlamıştı. Cindy, Linda’nın dikkatini başka konulara çekmek amacıyla:

“Herkes farklı mizaçta.” deyip anlatmaya başladı:

“Evet evlatlar belki ailelerinden bazı mirasları alıyorlar ama onlar iradeleriyle kendilerine daha uygun görüp doğru olan olarak düşündüklerini alıp diğerlerini almayabiliyorlar. Örneğin benim kızlarım, ikisi de aynı ailede doğup büyüdüler. Yaşları kemale erince Melisa’nın benim gibi dinî referansları öncelik olarak aldığını Odesa’nın ise babası gibi muhakemesini öncelik olarak aldığını fark ettik. İkisine de anlattık. Akıl ile hadiselerin değerlendirilmesi gerektiğini ama bilginin, aklın yetersiz kalabileceği durumların da olabileceğini söyledik. Bazen en yüksek düzeyde zekânın bile anlayamayacağı olayların güvenilir dinî referanslar ile yorumlanması gerektiğini ifade ettik.

Sonuç olarak insanların mizacı farklı olduğu için Odesa’nın simyacılığa Melisa’nın rahibeliğe daha yatkın olduğunu anladık. Bir süre sonra dikkat çekmemek ve Lord tarafından yakalanmamak için Melisa’nın benimle Odesa’nın babası ile kalmasını kararlaştırdık.”

Cindy son cümlesini söylemişti ki kapı önünden bir tıkırtının geldiğini duydular. Hemen kapıyı açınca birinin hızla dışarıya çıktığını gördüler. Mağara girişindeki Noah ve Melisa şaşkın gözlerle hızla gidene ve onlara baktıktan sonra:

“Abraham’a bir şey mi oldu? Ağlayarak gitti!” diyen Noah’ın sözlerine Melisa ekledi:

“Üstelik koştuğu yer yılanların olduğu muhit, patikadan ayrılırsa…”

O anda Linda, oğlunun gerçekleri duyduğunu anladı. Her an yılanlar tarafından sokulabileceğini de duyunca narin bedeni daha fazla dayanamadı ve kendisini arkasındaki Cindy’nin kollarına bırakıverdi.

Dışarıda etrafı kolaçan eden Petrus, yaşananları anlamıştı. O da Abraham’ın arkasından giderek yetişmeye çalıştı. Noah, kararsız bir şekilde onlara bakıp arkalarından gidip gitmemeyi kestirememişti. Konuşulanlardan hadisenin iç yüzünü anlamıştı. Başka bir deyişle Abraham’ın evlatlık olduğunu yeni öğrendiğini ve bunun tepkisiyle ağlayıp yalnız kalmak istediğini anlamıştı. Noah, baba ve oğlun özel konuşmak isteyeceklerini düşünerek onlara yaklaşmadan uzaktan onları izlemeye karar verdi. Abraham tesadüfen annesinin Cindy ile konuştuğunu duymuştu. Tam oradan ayrılacaktı ki Cindy’nin fiziksel özelliklerini bahsettiği kişinin kendisi olduğunu anlamıştı. Merakla biraz daha dinleyince acı gerçeği öğrenmişti.

Abraham kararsız bir şekilde ormanın içine doğru ilerliyordu. Sanki o burada dünyada değil de yaratılmadan önceki ruhlar âleminde gibiydi. Hayatında karşılaşmak istemediği zorluklardan kaçmaya çalışan ama bunu başaramayan veya hiç öğrenmek duymak istemediği acı gerçekleri öğrenen her insanoğlunun verdiği tepkiyi iç dünyasında veriyordu.

“Keşke hiç dünyaya gelmeseydim.” dedi.

 Böylesine zalim bir babanın oğlu olarak dünyaya gelmek, onun için hayata diğer gençlerden geride başlamak gibi bir şeydi. Aklının bir tarafı: “İnsan ebeveynini seçemez, bu Tanrı’nın takdiri!” dese de bulduğu boşluktan sokulan şeytan fitneyi vermekteydi:

“Tanrı seninle alay ediyor. Hiç de dedikleri gibi merhametli değil!”

Aklının bir tarafı demişti:

Milletler kendilerini yüceltip müthiş bir ecdada sahip olduklarını anlatmak için az sayıdaki askerlerinin düşmanlarına karşı inanılmaz derecede vatanı savunduklarını ve beklenmedik büyük zaferler kazandıklarını anlatırlar. Benzer efsaneleri, destanları çoğu milletin ebeveynleri evlatlarına vatan sevgisi, şuuru vermek için anlatırlar. Ama bir gerçeği unutmamalıyız. Dünyaya gelen bir bebek ne bugünkü ailesini ne de ecdadını seçme imkânına sahiptir. Bu yüzden hiçbir insanı milletinden dolayı yargılayamayız. Lord’un evladı olmandan dolayı kendini suçlayamazsın demek istiyorum.”

Abraham, şu an bu öğütlerin hiçbirini umursamadığı gibi en kahraman kimin ecdadıymış bunu da önemsemiyordu. Ama bilinçaltının emin olduğu bir şey vardı. Şu an içindeki sabır, iyilik, erdem gibi idealistçe vasıfların isyan, kin, herkese meydan okuma gibi bozgunca vasıflara karşı  büyük bir direniş içindeydi. Bedeni kontrol eden akıl, kalp, vicdan gibi mekanizmaların kontrolü kaybetmemek için büyük savaş verdiği aşikârdı.

Abraham’ı iç dünyasındaki savaştan uyandıran arkasından duyduğu çığlıktı. Ay ışığının, zifirî karanlığı az da olsa aydınlatabildiği bu vakitte Abraham, yerde acıyla kıvranan babası Petrus’a boş gözlerle bakmaktaydı. Tıslayarak kendine doğru gelen yılanı görünce babasının onu kurtarmak için ayağını yılana uzattığını anlamıştı. Yılan yuvasına ve ailesine basılmış olmanın öfkesiyle Abraham’ı da sokacaktı ki kafası büyük bir taşla ezildi. Onları uzaktan izleyen Noah, Petrus’un yılan tarafından sokulduğunu görünce hemen gelmiş ve yerden aldığı taşla onu etkisiz hâle getirmişti.

Noah, zehrin yayılmaması için yılan ısırığının biraz yukarısına turnike yaptıktan sonra Petrus’a ısırması için temiz bir bez verdi. Petrus, elindeki çakıyı görünce niyetini anlamıştı. Noah, vakit kaybetmeksizin eline aldığı bıçakla yarayı iyice deşeledi. Akan kanla beraber zehrin de çıktığını öngören Noah daha fazla kan kaybının Petrus’un sağlığını olumsuz etkileyeceğini düşünerek yarayı sarmaya başlamıştı ki Petrus, acıya daha fazla dayanamayarak bayıldı.

Noah,  Abraham’ın da yardımıyla onu mağara evlerine götürdü. Ateşinin yüksek olmadığını fark edince Abraham’a:

“Rahat ol, ateşi olmadığına göre zehri yayılmadan engelleyebilmişiz.” dedi. Fakat Abraham’ın psikolojik ateşi hâlâ yüksekti. Ona psikolojik pansuman yapması gerektiğini düşündü  

 “Abraham, sen zeki birisin. Seninle fikir fırtınası yapıp beraber yorumlayalım.” dedi.

Abraham ise hâlâ sanki Lord’un evladı olmak onun suçuymuş gibi başını tam kaldıramıyordu. Üstelik babası Petrus’un da kendisi yüzünden zehirlendiğini düşünmekteydi. Kafasını kaldırmadan başını sallayarak onu dinlediğini gösterdi.

Noah uzun uzun anlattı. Yeryüzündeki her insanın birşeylerden şikâyet ettiğini söyledi. İnsanların farklı koşullarda farklı hayatlara sahip olmalarının sonucu olarak dünya ve ahiret mutluluklarının da farklı olacağını hatırlattı. Hangi şartlara sahip olduğumuzdan ziyade şartlara ne anlam yüklediğimizin önemli olduğunu vurguladıktan sonra dedi:

“Örneğin zengin, sağlıklı, ilim sahibi olmayı, insanlardan üstünlük vesilesi görenler için sahip oldukları şartlar onlara hayır getirmemiştir. Ama zenginliği, sağlıklı, ilim sahibi olmayı kendine ve toplumuna faydalı olmak için fırsat olarak algılayanlara sahip oldukları şartlar hayır getirmiştir. Bugün öğrendiğin gerçeklere yükleyeceğin anlama göre mutlu veya mutsuz olacaksın. Bu kısa dünyada niçin mutluluğu tercih etmeyesin?

Meselenin inançsal boyutuyla ilgili şunu diyebilirim; İlahi beyanlardan anladığımıza göre şartların zorluğu ve yapılan iyiliğin, toplumuna faydalı olmanın etki alanı ölçüsünde sevap artabilir. Örneğin insanlığa faydalı bir buluş bulmanın, birçok kişiyi iyiliğe teşvik etmenin ve içten yapılan samimi tövbenin sevabı sayılmayacak kadar çok olabilir.

Bununla birlikte bu konunun fetvası olamayacağı için hiç kimsenin benim şartlarım çok kötü deyip inançsal ve toplumsal sorumluluklardan kaçmaya hakkı yoktur. Tanrı beni cennetine alır diyerek kendini kandırmamalı. Herkes tarafından zalim olarak bilinen Lord’un çocuğu olarak senin yapacağın iyi işler hem toplumda daha çok karşılık bulur hem de Tanrı nezdinde.”  

Write a comment ...

Write a comment ...

ademnoah-mystery author

What Does the Author Write About? The author mention mystical, scientific, medical, and spiritual themes within a blend of mystery and science fiction. His aim is to make the reader believe that what is told might indeed be true. For this reason, although his novels carry touches of the fantastical, they are grounded in realism. Which Writers Resemble the Author’s Style? The author has a voice uniquely his own; however, to offer a point of reference, one might say his work bears similarities to Dan Brown and Christopher Grange. Does the Author Have Published Novels? Yes—Newton’s Secret Legacies, The Pearl of Sin – The Haçaylar, Confabulation, Ixib Is-land, The Secret of Antarctica, The World of Anxiety, Secrets of Twin Island (novel for child-ren)

Pinned